21.11.08

BÖYLE İŞ Mİ OLUR?



Sonu yok. Nereye kadar kaçabilirsin ki? Hep kaçmıştım, yakalayamayacaklarını düşünerek ve hepte onları aptal yerine koyarak kaçmıştım. Yine de yakalandım, neyi nasılı kalmadı artık. Bu işler böyle galiba, yakalanana kadar kaçarsın ve yakalandıktan sonra bir seçim yapmak zorunda kalırsın; ya onlarla çalışırsın ya da her şeyin siktir edildiği bir hapishanede çürürsün. Ben de kendi seçimimi yaptım. Kendimce, önceden yaşadığım yaşama benzer bir şekilde onlar için çalışıyorum. Yaşadığım yaşama benzermiş, topunun…
Araştırma görevlerine yeni bir tane. M sınıfı bir gezegen; birkaç kıtalı okyanuslu, göllü, bulutlu yeşil kahverengi mavi beyaz ya da işte yörüngeden neler görülebilirse sadece onlar. Yeni bir yaşam türü dahi bulunabilirmiş hatta şu koca imparatorluğa katılabilecek yeni bir sömürge dahi olabilirlermiş, peh! Şu gezegenin yörüngesine yerleştirdikleri uydulara bakın hele hepside hurda yığını, ne kadar zamandır kullanılmadıkları belli değil, gezegene çakılmamaları mucize galiba.
Prosedür, prosedür… yörünge analizi tamam… kendi etrafında dönme hızı… manyetik alanı… atmosfer, biyosfer analizleri tamam… toprak ve su analizleri için sondalar gönderildi… olası gelişmiş, gelişme aşamasında ya da daha yeni yeni çıkmaya başlayan bir uygarlık izi için yörüngeye yerleştirilecek uydular hazır… önceki yaşadığım hayata benzer bir yaşam tarzında bir işmiş, imparatorluğa hizmet içinmiş yoksa çürümeyi mi tercih edermişim, bu şekilde de yaşayabilirmişim, çok yetenekliymişim de falan da felan. Ulan sen gel koskoca bir yıldız gezginin düştüğü hale bak. Kayıtlı olmayan malların ve belirlenmiş yerlerin dışında satılması yasak olan eşyaların ticaretini yaparak imparatorluğun ekonomik düzenini sarsıyormuşum, bilgi akışında yol açtığım dengesizlik yüzünden öngördükleri gezegenlerin daha hızlı gelişmelerine yol açıyormuşum da; bu da sistemler arası dengesizliğe ve savaşa yol açabilirmiş de. Salak! İmparatorluk aptallarına yakalandın ya! Seni koca salak!
Gezegenine tüküreyim, şuraya bir bilgi toplama uydusu daha bırakayım da şu sistemde biraz kendi başıma gezineyim. Bakalım burada bir sürpriz var mı benim için.
Gemiyi yörüngesinden çıkardı, sırasıyla sistemin güneşine yakın olan gezegenlere bakına bakına bakına gezinmeyi düşünüyordu. Araştırması gereken gezegenden güneşe bir yakın olan gezenden umut yoktu, kalın bulutlar ve asit fırtınaları, hiçte eğlenceli değil ve sürpriz vadeden bir yer değil. Diğer gezegense güneşe yakın olan ilk gezegendi. Evet, ateşliydi kavrulup kalmıştı güneşin yakınında. Aslında ilk gezegenler onu hep düşündürmüştü, hayat kaynağına bu kadar yakın olmak bir şans mıydı yoksa sadece bir lanet gibi bir şey mi? Kendi kendine eğlenircesine bir de bunu galakside yaşayan canlılar üstüne uyarlasak nasıl bir sonuç çıkardı acaba diye aklından geçirdi ancak bir sonuç çıkarmadı. Şans ve lanet ona göre; sanırım ile başlayan ve ikisi de aynı diye sonuçlanan bir cümle.
Görevinden güneşe doğru olan gezegenler bitmişti şimdi en uzağından görevi olan gezegene doğru gezintiye devam. Bir asrteoid kuşağı. Sistemlerin talaşları, imalatlarından sonra onlara zarar vermek için bekleseler dahi. Orda bir gaz devi, bir tane daha bir tane daha bir de sonuncusu. Gaz devleri kendilerinin asla sahip olamadıkları şeyleri uydularına vermişler sanki. Hepsi kocaman ve hepsi de sadece gaz dolu. Kendi kendilerini şişirmişler gibi. Belki üzerlerinde bir çeşit yaşam ya da bilinç gelişebilir ancak, bunun uydularında olması daha da muhtemel değil mi? Bunu bir de gaz devlerine söyleyebilsem nasıl olurdu diye düşündü. Güneş olabilirim diye şişin şişin sonra da bir bok olama ardından uydularından medet um bir yaşam kırıntısı belirsin diye. Koca götlü gezegenler işte.
Ah işte şimdi bir tane kayalık gezegen sonunda, pek de ufacıkmış. Sanırım ondan böyle kızarmış bozarmış. Şu gaz devlerinin birisinin yörüngesine daha çok yaraşırmış her halde, o zaman bu kadar kızarmazdı. Şunun aylarına da bir bakalım. Hımm… Oooo… Tuhaf, hatta biraz hayret vericiymiş. İçleri boş ha? Yapay aylar mı? Yok değiller sanrım içleri boşaltılmış. Aylar da pek bu gezene ait olabilirmiş gibi gelmiyor. Şu gaz devlerinin aylarından koparılıp yörüngeye yerleştirilmiş sanrım ve sonra da minareler toplanmış büyük ihtimalle. Gelişmiş bir uygarlık varmış gibi görünüyor. Bunu ilgi çekiciymiş şundan bir rapor çıkarıyım belki bu boktan işten biraz kaçabileceğim bir tatil ödülü gibi bir şey kopartabilirim.
Neyse, şu gezegene yeniden bir bakayım. Gezegen parazitleri ne bilgiler yollamışlar. Analizler, rakamlar yüzdeler, geç bunları geç, bunlar beni ilgilendirmiyor. Öyleymiş öyleşmiş, aç gözlü imparatorluk seni, sadece yeni kaynaklar arıyorsun kendine değil mi? Yeni bir ırk ya da başka bir şey umurunda değil, değil mi? Sonunda işte ilgilendiğim yere geldik.
Zeki canlılar varmış demek ki, ya da şu hallerine bakarsak zeki olabilecek bir yaratık türü. Dört bacaklı kıllı kuyruklu bir yaşam türü. Sanki koca evrende sizler gibi başka gibi yok. Başka bir şekilde evirilseymişsiniz olmazdı, değil mi? Neyse gidip şunlara yakından bir bakayım eğlenebileceğim bir şeyleri vardır belki de



Aslında niyeti tamamıyla onlarla kontak kurmay ya da en azından görece yakın bir mesafeden onları gözlemlemekti ancak yiyeceklerini topladıkları ve kendilerinin bir nevi bitki ya da artık her ne zannediyorlarsa onlar dikkatini çekmişti. Bu yüzden onlara olan ilgisi tümüyle o dört bacaklı mahlukların yiyeceklerini topladıkları şeylere çekildi. Hiç kuşkusu yoktu bunlar birer makineydi. Kendi kendilerini idare edebilen makineler ve çıkarmaları gereken ürünü sonsuza kadar çıkaracak olan kendi kendilerini bir yere kadar yenileyebilen makineler.
Gemisine döndü ve daha derin bir incelemeye koyuldu. Makinelerin enerji aldıkları yerin kaynağını buldu, kaynaktan diğer yerlere çıkan noktaları belirledi, enerji beslemelerinin bir bölümü yiyecek sağlayan makineler giderken diğer besleme yolları da gezegenin içine doğru devam ediyordu. Birkaç tane daha ince ayrıntı ve baş ağrısından sonra vardıkları yeri buldu. Bir bilgi deposu ya da öyle bir şey. Yiyecek makinelerine bir ajan yolladı ve enerji yolları aracılığıyla orasıyla bağlantı kurdu. Bakalım evrensel çevirici dili çevirebilecek mi? Diye düşünürken bu işi makinelere bırakmak gerek sanırım diyerekten sanki gemisinin bilgisayarı şevke gelip de dili daha çabuk çevirebilecekmiş gibi hadi kızım bunu sana bırakıyorum bak o da senden birsi siz anlaşırsın hadi bakayım diyerek koltuğuna iyice yerleşti. Kendisini hayrete düşürecek kadar çabuk çözmüştü dili ve veri bankasıyla arasında tam erişimli bir bağlantı vardı. E artık bundan sonrası da benim diye düşünerek işe koyuldu. Gezegenle ilgili aradığı ne varsa hepsi vardı. Aramayı aklına getirmeyeceği şeyler bile vardı. Gezegenin önceki sakinleri gezegenlerini yaşanamaz hale getirdikten sonra bilinçlerini yarattıkları yapay bir yaşama transfer etmişlerdi. İyi. Diye düşündü, öyle de yaşıyorlar işte böyle de. Yüzeydeki yiyecek makineleri de yüzeyde kalmış canlıların gezegen yaşanamaz hale geldikten sonra belki yaşayabilirler maksadıyla yerleştirdikler bir iyi niyet gösterisi gibi bir şeymiş. En azından işe yaramış diye düşündü.
Gezegen bu hale gelmeden önce nasılmış acaba diye kendi kendine sorarken bunu da çoktan kendisine sormaya başladığında o bilgileri de alıyordu. Evet bunlar işte bir gezegende olması gereken yaşam döngüsüne ait gibi görünüyor diye düşünürken daha da derinlerden eski yıldız gezginini sarsacak kadar tuhaf bir bilgiye rastladı.
Konunun başlığı; yüzeyde yaşayabilme olasılığı olan canlılar için yapılan makineler nereden esinlenildi idi. Yazılanlara göre gezegendeki ilk ya da onların bunu keşfetmeden önce normal evrimin ortaya çıkardığını zannettikleri doğal döngüdeki bitkisel canlıların meyve verme mekaniğinin aslında “başkalarının” tarafından yapıldığıydı. Yazıda ilk başlarda evlerinde yalnız başlarına bırakılan evcil hayvanların beslenebilmesi için hazırlanmışlardı bu besin sağlama makineleri. Yapıldıkları kendi çaplarında bir besin oluşturma döngüsü vardı. Meyve verme olgunlaşma çürüme ve yeniden işleme girip döngüye yeniden başlama. Yazıda bu evrimle oluşmuşa benzer bitkilerin ya da yazıdaki verilen adıyla “önceden hazırlanmış yiyecek üretme makineleri”ni kimlerin yapmış olabileceği üzerine bir fikir yürütmeydi. Eğer diye başlıyordu, kendilerinden yola çıkıyorlar diye düşündü eski gezgin, biz hayvanlarımız için böyle bir şey düşündüysek ve bundan yola çıkarak bir şey yapmışsak onlar bir örnek olamadan bunu yaptıkları için bizden daha zeki olmaları gerekir daha da önemlisi biz onlar için birer hayvandık ya da evcil hayvanlarıydık, diğer yandan neye benzediklerini kim bilebilir ki? Diye sona eriyordu.
Kendileri yapay bir dünyaya aktarmış bir gezegen dolusu canlı. Sonra içine ettikleri bir gezegen. İyi kalplilikleriyle içine ettikleri o gezegenden yüzeyde yaşayabilecek hayvanlar için yaptıkları makineler. Bir de bitkilerini de onlar için, onları evcil hayvan olarak gören başka varlıkların yapıp her nereyeyse gittikleri, ha? Ben kafayı mı yiyorum nedir?
İlginç bir bilgi, bunu kendime saklayayım imparatorluk da avucunu yalasın, bakalım ne işime yarayacak.
"TIRTIL"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder